31 Mart 2015 Salı

NURİ PAKDİL MESCİD-İ AKSA FOTOĞRAFI ÇEKİLİRKEN Mustafa Yürekli




Haber 7’deki bu köşede pek çok yazı yayınladım. Bunun bir işe yarayacağını düşünerek yaptım tabi. Bugün geldiğimiz noktada yayınladığım yazıların hiçbir işe yaramadığını söylemem yalan olur.  Aldığım maillerden ve telefonla arayarak gösterilen tepkilerden bildiğim okuyucularıma saygısızlık etmek istemem. 
Yazılarımın yararının olmadığını düşünseydim hiç tereddüt etmeden son verirdim zaten. Onun için Mustafa Yürekli’nin Haber 7’deki bu köşede yayınladığı yazıların ilkine “Hoşgeldiniz!”. Bu metnin ilk yazı oluşu, hem bir muhasebeden sonra yazmaya son vermek yerine devam etme kararına dayanıyor oluşunu, hem de bir yeni anlam dünyasının kapısını açmayı ifade etmektedir.
İtiraf etmeliyim ki mevcut iletişim ortamında birkaç yıl öncesine kadar bir yeni alan açma iddiasıyla karşılaşsam gülüp geçerdim; iddiayı ciddiye almamanın öznesini küçülteceği aklımın kenarından bile geçmezdi. İnsan kavrayışını hızla genişletip daraltacak kadar hayatın akışında görülen olağanüstülük yeni bakış açısı ihtiyacını şiddetlendirmiştir. Anlayışları, algıdaki irtifa kaybı, aşındırmanın ötesinde, tuzla buz edebilmektedir. Düzeysizlik ve bir görüş sahibi olamamak, portatif anlam gecekondularını hızla yaygınlaştırmaktadır. Görsel iletişimde gelinen nokta, ne kadar acıdır ki markalı zihin cikleti tüketimi patlamasıdır. Ekmekten, sudan ve havadan daha hayati, daha büyük bir ihtiyaç olan sağlam inanç, sağlam bilgi ve doğru düşünceyi bulmakta güçlük çekilmektedir.
Kötü kitap, sonuçta bilginizi kirletir, zihninizi verimsizleştirir ve varsa doğru anlayışınızı bozar. Kötü arkadaş, yoldan çıkarır, kötü alışkanlıklar edinmenize yol açar, herşeyden önce maddi manevi kayıplara neden olur ve vakit kaybettirir. Ya kötü üstat? Kötü üstat, kötü arkadaştan beterdir. Kötü üstat, hiçbir temel meselede fikir üretmediği, düşünce alanında esamesi okunmadığı halde fikir adamı sayılan ünlü yazardır. Allah kimseyi eline düşürmesin, kötü üstat, adamı yıkar, varlığını darmadağın eder ve atomlara ayırıp savurur. Kötü üstat dil ile varlığın arasındaki bağı koparır, düşünce ile eylem arasındaki köprüyü yıkar.. Kitap ile hayat arasındaki iradeyi çözer. Dilin içi boşalır, bütün kavramlar ters yüz olur. Bütün değerler boşlukta uçuşan sabun köpüklerine dönüşür. Hakikat bilip adandığınız şeylerin serap çıkması kadar yıkıcı başka bir şey var mıdır dünyada? Yere göğe konulamayan bir yazarın, toplumun tabanından tavanına kadar bütün kademelerinde bir değer olduğu kanaati oluşturulmuş bir aydının balon gibi patlaması, algısının elde büzüşüp kalması ne kadar üzüntü vericidir.
Kimse bugün beni on gazeteciyle Kudüs’e götürüp Mescid-i Aksa’nın önüne dikerek fotoğrafımı çekemez. Ben ancak bağımsız Filistin’e giderim, kurtulmuş Mescid-i Aksa’yı ziyaret ederim. Umre ibadeti için Mekke’ye gittim ama Kabe’de fotoğraf çekilmek aklıma gelmedi. Medine’de, Mescid-i Nebevi’de fotoğraf çekilmedim. Günümüzde bir yazarın Mescid-i Aksa’da fotoğraf çekilerek medyaya servis etmesinin anlamını düşündüm birkaç gündür.
Ne söylenirse söylensin, ne mesaj verilirse verilsin bir Müslüman yazarın Mescid-i Aksa’da fotoğraf çekilmesinin anlamı değişmez: İtfaiyecilerin yangının önünde önce fotoğraf çekilmesidir bu. Söndürmeyi bırakıp gidilen yangın yerinin önem ve değerine ilişkin açıklama yapmak, yangının nasıl bir felaket olduğunu kamuoyuna izah etmek itfaiyecilerin yangın fotoğrafı çekilmesini ya da kameralara oynamasını meşrulaştırmaz. Yazar ahlakıyla nasıl bağdaşır böyle bir duyarsızlık? Mescid-i Aksa’da bugün fotoğraf çekilmek bir yabancı, bir turist olmak değil midir?    
Yazar, kötülüğe rağmen doğruya, iyiye ve güzele çağırmadan alır meşruiyetini. Hakikatin yürekli sözcülüğüdür üstlendiği görev; kalemi, bir yeni anlam dünyası kurabildiği oranda büyüktür.

http://www.haber7.com/yazarlar/mustafa-yurekli/1333500-itfaiyeci-yangin-fotografi-cekilirken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder