Mustafa Yürekli, Sultan Abdülhamit'in yaptırdığı Sirkeci ve
Harem garlarında Balkan, Kafkasya ve Ortadoğu trenlerimizi bekleyişini
anlatıyor. Gelmeyeceklerini anladığı anda da yıkılışını.. Ve umudunu!
İstanbul'da tren garlarına gidince, fena halde sarsılıyorum.
Sultan Abdülhamit'in yaptırdığı Sirkeci'deki gara gidince de, karşıda, Harem
garına gidince de ümmeti bütünleştirecek büyük ulaşım ve iletişim projesinin
yarım kalışının verdiği acıyı yüreğimin ta derinliklerinde hissederim.
Sultan Abdülhamit'in demiryolu projesi tamamlansaydı,
Sirkeci'den kalkan trenlerimiz, balkan şehirlerimize götürecekti bizi. Balkan trenlerimizin, Makedonya, Kosova, Bulgaristan,
Selanik (Yunanistan), Romanya, Bosna
Hersek, Sırbistan ve Arnavutluk trenlerimizin
biri gidecek, biri gelecekti.. Sirkeci garında, Viyana trenimizi
bekleyebilirdik bugün! Güney Akdeniz kıyısı boyunca bir tren yolu niçin uzanmasın
ki? Harem garında da Kafkasya, İran, Pakistan, Afganistan, Hicaz, Irak,Körfez, Suriye, Filistin, Mısır, Cezayir, Libya, Tunus ve Fas trenlerinin gidiş gelişlerinden
yararlanıyor olabilirdik.
Dönemin dünya güçleri, özellikle İngiltere, Sultan
Abdülhamit'i tahttan indirmekle yetinmedi, Halifeliği de ortadan kaldırdı,
İslam medeniyetini yıktı, kırk katırla Osmanlı hanedanı dünyanın kırk kör
köşesine sürdü ve koskoca İslam coğrafyasını kırk satırla paramparça etti.
TCDD'nin
İstanbul'daki iki ana istasyonunda, Sirkeci'de Avrupa, Balkan trenlerimizi,
Haydarpaşa'da da Asya, Kafkasya, Afrika ve Ortadoğu trenlerimizi beklerim ben
her zaman..Tren beklemek, ümmetin sağlığına kavuşmasını, kendini toplayıp ayağa
kalkmasını ve koşuşturmaya başlamasını beklemek anlamına gelir benim için.
Beklediğim ümmetin trenlerinin gelmeyeceklerini anladığım anda da fena bir
hüzün çöker üstüme, evet, yıkılırım, çökerim. Yıkıla yapıla geldim bugünlere.
Haydarpaşa Garı, 1908'de İstanbul - Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak
inşa edildi. İstanbul'un Anadolu yakasında, Kadıköy'de bulunan gar, TCDD'nin ana istasyonudur. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde,
ümmetin son bir gayreti olarak, Bağdat Demiryolu yanında İstanbul-Şam-Medine (Hicaz
Demiryolu) seferleri de yapılmaya başlanmıştı. Şam treni, Sana'ya kadar
gidiyordu. Günümüze kadar Sana'dan öteye, güney Akdeniz kıyısı boyunca, ta
Fas'a kadar götürebilmeliydik tren yolumuzu.
Haydarpaşa Garı'nda oturup, derin düşüncelere daldığım çok
olmuştur. Ulaşım teknolojisine bir servet gömdük, sömürüldük. Artık her şeyi
kendimiz yapmamız gerekmez mi? Artık tren yapabiliyoruz, hem de hızlısını. Bir
tren kaç bin otomobil eder? Uçak, gemi yapabiliyoruz.. Bir uçak, bir gemi kaç
otomobil eder? Kardeşlerimize de öğretebilirsek, tren, gemi ve uçak yapmayı,
İslam coğrafyasının dört bir köşesinde üretilebilir bunlar.. Yoksulluğu nasıl
yeneceğiz?
Günümüzde, ümmetin trenleri Sirkeci ve Haydarpaşa
garlarımıza gelmiyor belki ama.. Havaalanlarında İslam coğrafyasının farklı
köşelerinden gelmiş kardeşlerimizle karşılaşıyorum.. Kimbilir belki limanlarda
da, otogarlarda da karşılaşılabilir onlarla? İslam ülkelerinin en ücra
şehirlerinde bile gençlerimiz ellerinde çanta cirit atmalılar; ye bir sivil
toplum kuruluşumuzun etkinlikleri için, ye da ithalat ihracat için, ama mutlaka
gençlerimiz koşuşturmalılar.
Ümmetin Harem ve Sirkeci garları, İslam Birliği'nin
sembolleridir. Bir gün onların canlandığını görmek, hayattaki büyük
arzularımdan biridir.
http://www.haber7.com/yazarlar/mustafa-yurekli/957537-ummetin-harem-ve-sirkeci-garlari
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder