Yüksel Kanar
Avrupalılarca evrenin farklılaştırılmış biçimde algılanışının dayanağı eski Yunan’dır. Yunanlar yabancılara, yani tanımadıklarına “barbar” diyorlardı. Aydınlanma’dan sonra kendine Yunan’da kök bulan Avrupa, bu barbar anlayışını tersine çevirerek “kendi kültür ve siyaset anlayışına” yabancı olanlar için kullanmaya başladı. Her şeyin doğrusunun kendi sınırlı ve kıt anlayışında bulunduğunu savunan Batı, kendini “uygar” olarak gördüğüne göre, bu anlayış dışında kalanların “barbar” olacağı açıktı.
Batı ırkçılığı, bu görüşün tersinin de doğru olacağını düşünemez: Batı-dışı isterse aynı mantıktan hareketle kendini esas alarak, kendisini “uygar” bir konumda belirleyerek Batı’yı “barbar” olarak işaretleyebilir. Çünkü sonuçta “kendi” ve “öteki” olarak yapılmış bir ikili set anlayışına dayanıyor. Biri doğruysa, öteki zorunlu olarak yanlış olacak. “Kendi” ve “öteki”nin durumu, durduğumuz yere göre değişir.
Başka kültürlerle ilgili bir yargıya varırken, herkes kendi kültüründen yola çıkar. Ancak bizde, Batılılaşmanın bayraklaştırıldığı tarihten sonra yaşanan sapma ile, kendi kültürümüzü de Batı kültürü değerlerine göre ölçme yanlışlığı başladı. Kendimizi, Batılıların tasnifine uyarak “barbar” kategorisine soktuk ve “uygarlaşmak” zorunda olan zavallılar konumuna indirdik.
Batı’nın egzotik olanı “barbar” görmesine karşılık, biz tam tersine egzotik Batı’ı “uygar” kabul ettik. İşte kavrayışımızdaki bu müthiş gerileme, zihinsel kodlarımızla oynandığının en önemli kanıtıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder