Bir
millet, bir toplum, kendi ruhunu doğuran ve kendi ruhundan doğmuş bir “görüş”le
ayakta durur.
Şartlar
ne olursa olsun, zaman ne gibi değişiklikler getirirse getirsin, ülkenin
yıkılıp yok olması için bütün güçleriyle harekete geçen düşmanlar, hangi akla gelmez
usül ve hileleri bulmuş ve onlarla kitleleri etkilemiş, âdeta hipnotize etmiş
olurlarsa olsunlar, bir ülke, varoluş savaşını, biçim ve görünümüyle eskinin tıpkısı
olmasa da, özü, anlamı ve amacıyla değişmez bir yapı kazanmış olan kendi dünya
görüşünün aşkı, harareti ve direnciyle yapar.
O
görüş, o milletin hayat temeli olan medeniyetin bir meyvesi ve ayni zamanda o
medeniyeti canlı tutan özsuyudur.
Milletimizin
tarihte varoluş hikmeti haline gelen ve hayat tarzını belirleyen görüş ve
yaşayış, şüphe götürmez
bir hakikat olarak İSLÂM’dır. Bundan vazgeçmek veya onu kırpıp budayıp sözde Batı’ya
uydurmak, ki uzun bir süredir batıcıların yönetimlere hâkim olarak tuttukları
yoldur, çıkmaza saplanıp kalmaktır. Milletimizin tercihi olmayan bu yönelişten
mutlaka dönülmesi, tarihten silinmeden yaşamamızın birinci şartıdır.
Diriliş
budur. Diriliş ideali, İslâmın Dirilişi dediğimiz, milletimizin, yine İslâmla
tarihteki büyük yerine oturması atılımıdır.
Görüşümüz,
elli yılı aşkın bir süredir, dergi, gazete, kitaplar yayınlayarak halkımıza anlatılmaya,
ulaştırılmaya çalışılmıştır. Görüş, sadece düşünce planında kalmamış, partimizin
kurulmasıyla siyaset alanında da kendisini göstermiştir. Hareket, düşünce alanının
yanında edebiyat akım ve açılımına da sahip olmuştur.
Diriliş
görüş ve hareketi, önce İslâm Medeniyeti üzerinde durmuştur. Daha önce, İslâm
Medeniyetini kabul
etmekle beraber, geçmişte kalmış, artık bugün yaşamayan bir medeniyet olarak
ele alıp artık dünyada Batı Medeniyetinden başka bir medeniyet kalmadığını, bütün
meselenin ona adapte olmak olduğunu, aksi iddia edilemez bir gerçeklik gibi
ileri sürüyorlardı sözde bilim, düşünce adamları ve genel olarak aydın
çevreler.
Biz
ise, toplum olarak, İslâm Dünyası olarak bugün dahi İslâm Medeniyeti ile
yaşadığımızı, ancak bunun çok düşük bir kapasite ve kalitede olduğunu,
meselenin başka bir medeniyete uymak ve uyum sağlamak olmayıp kendi medeniyet seviyemizi
lâyık olduğu seviyeye çıkarmak olduğunu ısrarla ileri sürdük. Bugün bu tez,
artık birçok çevrede benimsenmeye yüz tutmuştur. Bu gelişme, bize bağlanmasa
da, olumlu bir gelişmedir. Kaynağı araştırılırsa gerçek anlaşılır ve o zaman daha
bilinçli bir gelişme olur. Şimdilerde de, belki ikinci adım olarak, “DİRİLİŞ’’
kelimesi genel anlamında yayılma aşamasına gelmiştir.
İşte,
bu noktada, özgün DİRİLİŞ GÖRÜŞ VE HAREKETİ’nin, devreye girerek, son ve tam
bir atılımla, İSLÂM
MİLLET ve MEDENİYETİ’NİN DİRİLİŞİ amacını gerçekleştirmesi, inanç, düşünce,
edebiyat ve politika alanında olduğu gibi toplumu her alanda ayağa kaldıracak
süreçleri tamamlaması ve yeni bir çağ açması günü gelmiştir. Yetişen DİRİLİŞ
NESLİ’nin yolu açık olsun. Allah, onu başarıya ulaştırsın.
Diriliş Işığı, Mayıs 2015, Sayı:1, s.1.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder