hz. adem'den beri teknolojinin insanlık
hayatıyla paralel ilerlediğini ve geliştiğini düşünebiliriz. örneğin kabil'in
habil'i öldürdüğü mızrağın teknolojik bir alet olduğunu söyleyebiliriz.
teknoloji kısaca insanoğlunun doğadan
faydalanabilmek için geliştirdiği bilgi ve araçların geneline verilen isimdir.
tarihin başlangıcında insanlar
teknolojiden mızrak, kılıç, ok, tekerlek, ve tarım amaçlı aletler anlıyorlardı.
bu saydığımız aletlerin en büyük faydası insanın tek başına yapmasının ya çok
zaman alacağı ya da başaramayacağı işleri daha kolay daha çabuk ve daha az
maliyetle yapabilmesiydi. bu yönüyle tarihin başlangıcı için teknolojiyle
işgücü arasında ters bir orantı kurabiliriz.
18. yüzyılda buhar ve dokuma
makinelerinin keşfi ve denizcilikteki atılımlar teknoloji ve sömürgecilik
arasındaki paralelliğe dikkat çeker. örneğin çok sayıda işçinin bir günde
yapabileceği işi tek başına bir kaç saatte yapabilen makineler aracılığıyla
başta ingiltere olmak üzere bir çok batılı ülke kullandığı teknoloji sayesinde
dünyanın kalanını sömürge haline getirdi. gelişmemiş ülkeler teknolojik olarak
gerikalmışlıktan ve üretim maliyetlerinin düşüklüğünden dolayı hazır malları
sanayi ülkelerinden alıp karşılığında onlara yüklü miktarda ham madde sağladı. bu
şekilde servetini artıran gelişmiş ülkeler teknolojiye daha fazla yatırım
yaparak daha yüksek teknolojik ilerlemeler sağladılar. bu durum ters orantılı
bir şekilde ilerleyeme devam etti.
bu süreçteki dikkat çeken noktalardan bir
diğeri de teknolojinin işgücüne etkileri oldu. tarım toplumunda hemen herkes
çiftçi olduğu ve çoğu iş, kol gücüne dayalı olduğundan işbölümü ve nitelikleri
arasında çok ciddi farklılıklar oluşmadı. fakat makinelerin icadıyla bu
makineleri kullanabilecek nitelikli işçilere olan ihtiyaçta artış oldu ki bu da
teknoloji ve nitelikli işgücüne olan ihtiyaç arasındaki doğru orantıyı
gösteriyor. bu süreçte işgücü açısından
sıkıntılı olan durum makinelerin zaten niteliksiz işgücünün yapabildiklerini
fazlasıyla yapabiliyor olmasından dolayı oluşan işsizliktir ki bu işsizlik
sorunu hala daha devam ediyor.
20.yüzyılın ikinci yarısından sonra bilgi
teknolojisindeki gelişmelerle nitelikli işgücü ve niteliksiz işgücü arasındaki
çıta daha da artmaya başladı ancak üretim çeşitliliğinin artmasıyla işgücüne
olan talepte ciddi düşüşler yaşanmadı. fakat günümüzdeki en büyük sorunlardan
biri nitelikli işgücü ile niteliksiz iş gücü arasındaki farkın ücretlere de
doğru orantılı olarak yansıması. verimlilik günümüzde çok artmasına rağmen
ciddi anlamda yoksulluk sıkıntısının yaşanmasında önemli bir problemin de
teknoloji ve niteliksiz işgücü arasında ters orantının olduğu görülüyor.
önümüzdeki süreçte bilgi teknolojilerine
olan yatırımın ciddi oranda artırılması bekleniyor ki gelişmiş ülkeler bunu
sanayi devriminden beri zaten yapıyorlar.
ilk başta şu düşünülebilir. 200 yıldır
teknoloji konusunda uzmanlaşmış olan büyük ülkelerin seviyesine nasıl
gelinebilir? çin'deki son 20 yıllık gelişmeye baktığımızda bu aslında çok zor
da değil. çünkü bilgiye ulaşmak artık hiç de zor değil.
islam alemindeki yetenekli gençlerin bir
araya getirilebileceği ortak bir platformla biz de 20 yıl hatta daha kısa bir
sürede istenilen seviyeye gelebiliriz ve bu teknolojiyi insanları yoketmek ya
da onları daha da yoksullaştırmak adına değil de sadece Allah rızası için
insanlığın hizmetine sunabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder