Mustafa Yürekli
Son zamanlarda kitapçılara az uğrasam da, her defasında, raflarında birçok yeni çıkan kitap ve dergi görmekteyim. Bu, bir yönüyle sevindirici olsa da, içeriklerine bakıldığında, biraz daha temkinli olmayı gerektiriyor.
Bazıları yayın anlayışlarından, kültür ve politika içinde
alacakları konumlardan söz ederken, iddiasızlıklarıyla göze batıyor, bazıları
da içerikleriyle hiçbir yakınlığı olmayan nitelikler ve hedeflere vurgu
yapıyor.
Sanki dergiler, çıkartanlara hizmetle yükümlüymüş gibi,
aptal söylemlere, kendini bilmezliklere, çirkin dağınıklıklara, kör
perspektiflere yer veriyor. Yazmanın sürükleniş haline gelmesi çok üzücü.
Güncel politikanın şu veya burasına tutunarak asalakça
hakikat parçacıkları arayanları bir yana, kimi de günlük hayatın
savurganlığından destek alarak ve bunun yansıması olan dilin çöplüğünde
geri-dönüşüm tesisleri kurmak için tezler öne sürmekte… Kalemin dili olsa da
çağdaş kültür sanat çevrelerindeki ve yayın dünyasındaki komediyi bir
anlatsa..
En kötüsü de politik beceriksizlikleri yüzünden yaşamın diri
tarafında yer almayanların, hasta düştükleri zihinsel yatakta, hastalıklarını
iyileştireceğine inandıkları kültüre umut bağlamaları. Kültür, hayatın ve
tarihin önüne geçirilerek adeta dinleştiriliyor.
Günümüzde, entelektüel sürünün artan niceliksel yoğunluğu
hiçbir niteliksel etkinlik yaratmazken, gençler hakikate olan mesafelerini
akademik-bilgiye olan yakınlıklarıyla ölçmekte.
Bilmenin böylesine yerlerde süründüğü, düşüncenin politikaya
kuyruk olduğu ve sanatın piyasaya düştüğü kötü günlerden geçiyoruz
malesef.
Genç olmak tek başına büyük bir hakikat iken, gençler
ısrarla yaşamın -ihtiyarlaşmış- zenginlikleri için en ahmak biçimlere
giriyor.
Dergi boşluğu, komediyi trajediye çeviriyor; en hafif
ifadeyle kültür sanat trajikomik bir hal alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder